Karaciğer yağlanması
Karaciğer yağlanması

Karaciğerde gereğinden fazla yağ birikmesiyle oluşan duruma karaciğer yağlanması diyoruz. Gereğinden fazla yağ birikmesi ise her 100 karaciğer hücresinden en az beşinin yağlanması ya da karaciğer ağırlığının en az %5’inin yağ olması demektir. Alkol kullanmayan ya da düşük miktarda kullanan kişilerde izlenen karaciğer yağlanmasına, Non‐Alkolik Yağlı Karaciğer Hastalığı(NAYKH) ismini veriyoruz. Elimizdeki veriler, NAYKH görülme sıklığının 20 yıl içinde dünya genelinde yaklaşık iki katına çıktığını gösteriyor. NAYKH’nin her dört kişiden birini etkilediği düşünülmektedir.

Yağlanma iltihaplı şekilde olduğunda bunu Non-Alkolik steohepatit (NASH) olarak adlandırıyoruz. NASH ilerleyicidir, tedavi edilmezse siroza yol açabilir. NASH’li kişilerde 5-10 yıllık sürede siroz riski %30 olarak gözlemlenmiştir.  Bu nedenle bu makalemizde NASH’a daha çok yer vereceğiz.

Karaciğer yağlanmasının güçlü bir şekilde ilişkili olduğu rahatsızlıklar; obezite, insülin direnci, hipertansiyon, hiperürisemi, dislipidemi, tip 2 diyabet ve metabolik sendromdur.

Alkole bağlı olmayan karaciğer yağlanması(NASH) genellikle;

  • Yüksek kalorili beslenme
  • Aşırı doymuş yağ tüketimi
  • Rafine karbonhidratlar (sofra şekeri, beyaz un)
  • Şekerli içecekler
  • Yüksek fruktoz tüketimi
  • Ultra işlenmiş gıdalar
  • Sedanter yaşamın sonucunda ortaya çıkmaktadır.

Karaciğer rahatsızlıkları toplumun %10’unda görülmekle birlikte en sık görülen karaciğer rahatsızlığı ise karaciğer yağlanmasıdır.

Karaciğer Yağlanması Belirtileri

Vücudumuzda yağ üretimi çok fazla olduğunda veya mevcut yağların düzgün bir şekilde metabolize edilemediği durumlarda bu yağların başlıca karaciğerde birikmesi ile karaciğer yağlanması meydana gelir.

Belirtileri şiddetli değildir, genellikle belirti göstermez. Belirtileri arasında yorgunluk, kilo değişimleri, karında şişlik, iştah azalması, bulantı ve karaciğerin bulunduğu bölgede hafif bir ağrı vardır ancak karaciğer yağlanması olan kişide belirtilerin hepsi gözlemlenmeyebilir.

  • Kilo probleminiz varsa yani BKİ değeriniz 25 kg/m2 değerinden büyükse
  • Uzun süredir düzenli alkol kullanıyorsanız
  • Şeker hastasıysanız
  • Kan yağları olarak adlandırdığımız kolesterol değerleri ve trigliserit değerleri yüksekse tetkiklerinizi yaptırmanız ve ultrason çektirmeniz uygun olacaktır.

Yağlı karaciğer hastalığı, genellikle karaciğer enzim testlerinde yükselme (AST ve ALT) veya ultrasonda karaciğer yağlanması saptanmasıyla karşımıza çıkar. 

Nedenleri

Karaciğer yağlanmasının nedenleri arasında obezite, tip 2 diyabet, yüksek kolesterol, insülin direnci ve metabolik sendrom gibi durumlar yer alır. Ayrıca, sağlıklı olmayan beslenme alışkanlıkları, yüksek alkol alımı, hızlı ve yüksek seviyede kilo kaybı, bazı hastalıkların veya bazı ilaçların da karaciğer yağlanmasına sebep olabileceğini biliyoruz.

Karaciğer Yağlanması ve Obezite

Karaciğer yağlanması ve obezite arasında güçlü bir bağlantı vardır. Obezite, karaciğer yağlanmasının en yaygın nedenlerinden biridir. Beden kitle indeksi (BKİ) 30’un üzerinde olan kişilerde karaciğer yağlanması riski artar. Obez kişilerde Non-Alkolik yağlı karaciğer hastalığının görülme riski 4,6 kat artmaktadır. Bu nedenle obezite tedavisi, karaciğer yağlanması tedavisinde önemli bir rol oynar.

Obez kişilerde ani kilo kaybı ile depo edilen yağların metabolizmaya katılması nonalkolik yağlı karaciğer hastalığı gelişme riskini arttırmaktadır.

Karaciğer Yağlanması ve Dislipidemi

Karaciğer yağlanması ve yüksek kolesterol arasında da bir bağlantı vardır. Bazı çalışmalarda hiperlipidemili hastaların yaklaşık yarısının ultrason görüntülemesinde NAYKH olduğu bulunmuştur ancak NAYKH riskini hiperkolesterolemiden çok hipertrigliseridemi artırmaktadır.

Araştırmalara göre, NASH kardiyovasküler hastalık riskini 2-3 kat arttırmaktadır.

Karaciğer Yağlanması ve Diyabet

Diyabet, karaciğer yağlanmasının bir diğer nedenidir. Diyabet, kronik bir kan şekeri dengesizliği hastalığıdır. NASH hastalarının en az % 40’ının obez ve % 21-55’inde aşikar diyabet veya hipertrigliseridemik olduğu gösterilmiştir. Son çalışmalara göre, Nonalkolik yağlı karaciğer hastalarının kan değerlerine bakılmaksızın hepsinde insülin direnci varlığının söylenebileceği gösterilmektedir.

NASH hastası kişilerde tip 2 diyabet(T2DM) riskinin 2-5 kat arttırdığını araştırmalar bize göstermiştir. Aynı şekilde T2DM’li kişilerde kronik karaciğer rahatsızlığına bağlı ölüm riski, diyabeti olmayan kişilere göre yaklaşık 3 kat daha yüksektir.

Karaciğer Yağlanması ve Alkol Tüketimi

Alkol tüketimi, karaciğer yağlanmasının başlıca nedenlerinden biridir. Ancak bu yazıda bahsettiğimiz NASH hastalığı alkolden bağımsızdır. Erkek bireylerde günde 30, kadın bireylerde ise 20 grama kadar olan alkol alımı alkole bağlı olmayan yağlanma olarak kabul edilmektedir.

Alkole Bağlı Olmayan Karaciğer Yağlanması Evreleri

4 evresi bulunmaktadır:

  1. Evre:Karaciğer yağlanmasının başlangıç aşamasıdır. Yağlanma henüz karaciğer üzerinde hasar bırakacak düzeyde değildir.
  2. Evre:Bu evreye Alkole Bağlı Olmayan Steatohepatit( NASH) de denilebilir. Karaciğerde yağlanma ile beraber iltihaplanma başlar. Her 5 karaciğer yağlanması olan kişiden bir tanesi NASH hastasıdır. Yetişkin yaşta gelişen diyabet (Tip 2), özellikle BKİ 30 üzerinde olan ve kan şekeri dengesizliği olanlarda NASH sıklıkla görmekteyiz.
  3. Evre: Bu evrede karaciğer dokuları yağlanmanın yüksekliği ile birlikte artık hasar görmüştür.
  4. Evre:Karaciğer yağlanmasının son evresidir. Siroz şeklinde de adlandırabiliriz.

Tedavi Edilmeyen Karaciğer Yağlanmasının Sonuçları

  • Kalp-damar sistemini etkileyerek kalp krizi ve beyin felcine neden olabilir.
  • Başta karaciğer kanserine yol açabilir. Ancak karaciğer dışı kanser görülme olasılığı da yüksektir.
  • Siroza yol açabilir.
  • Böbrek hastalığı riskini de arttırır.

Karaciğer Yağlanması Tedavisi

Karaciğer yağlanmasının tedavisi, yağlanmanın nedenine göre değişecektir. Tedavi seçenekleri arasında ise diyet değişiklikleri, egzersiz, kilo kaybı, ilaçlar ve cerrahi müdahale yer alıyor.

Hastalığın erken evrelerinde diyet ve fiziksel aktivite yeterli olup ilaç tedavisi gerekli değildir. Fazla kilolu/obez hastalarda ağırlıklarının %7-10’unun  verilmesini hedefliyoruz. Hızlı kilo kaybını tavsiye etmiyoruz. Kilo verme diyetinde kalori kısıtlamasının yanı sıra karaciğer yağlanmasına neden olan gıdaların tüketimini sınırlandırıyoruz. Ultra işlenmiş gıdalar, fruktoz eklenmiş yiyecek ve içeceklerden, alkolden uzak durmanızı istiyoruz. Posalı yiyecekler ve balık, zeytinyağı gibi doymamış yağ içeren besinlere diyetlerde ağırlık veriyoruz. Özetle Akdeniz diyeti alışkanlıklarını hastaya kazandırmaya çalışıyoruz. Hastanın uzun dönem sürdürebileceği bisiklet, koşma, yüzme, tenis, koşu bandı, ip atlama gibi aerobik egzersizler ve fitness egzersizleri karaciğerdeki yağlanmayı etkili biçimde azaltmaktadır. 3-5 seansa bölünmüş şekilde haftada toplam 150 ile 200 dakika olacak şekilde orta yoğunlukta aerobik fiziksel aktiviteler de tavsiye ediyoruz. Buna hızlı bir yürüyüş ya da kondisyon bisikletini örnek verebiliriz. Hastalarda kilo kaybı yavaş ve istikrarlı olmalı, hedef haftada 400-500 gram kilo kaybı olmalıdır (haftada 1,5 kg’ı aşmamalıdır).

Beslenme Tedavisi

Karaciğer yağlanması olan bir kişinin yapacağı en iyi şey, beslenme şeklimizi düzenlemektir. Beslenme tedavisi bu rahatsızlıkta önemli bir rol oynar. Karaciğer yağlanması olan kişilerin, sağlıklı bir diyet uygulamalarını öneriyoruz. Bu diyet, düşük hayvansal yağlı, yeterince bitkisel yağlı, düşük kalorili ve yüksek lifli gıdalar içermelidir. Özellikle tereyağ, kuyruk yağı gibi hayvansal yağlardan, sakatat, yağlı et gibi kolesterol içeriği yüksek yiyeceklerin tüketimi oldukça az ya da hiç olmamalıdır. Sebze, meyve ve aynı zamanda baklagil tüketimine önem verilmelidir.

Ayrıca, karaciğer yağlanması olan kişilerin, yüksek şekerli yiyecekler ve ultra işlenmiş ürün tüketimini sınırlandırmalarını öneriyoruz. Bu kişiler alkol alımını sonlandırmalı ya da sınırlandırmalılar.

Kliniğimizde, bireyin beslenme alışkanlıklarını geniş çapta değerlendiriyoruz. Kişiselleştirilmiş bir beslenme planı oluşturarak hastanın sağlıklı bir diyeti sürdürmesine rehberlik ediyoruz. Beslenme destekleri, karaciğer sağlığını desteklemede önemli rol oynayabilir. Bunlar karaciğer sağlığını desteklediği düşünülen bazı antioksidan öğeler, omega-3 yağ asitleri ve B vitaminleri gibi besin destekleridir.

Alkole bağlı olmayan karaciğer yağlanmasında, diyet ve egzersizin yerine geçebilecek herhangi bir ilaç tedavisi bulunmamaktadır.

Karaciğer yağlanması sorunu olan kişiler için Akdeniz diyeti en uygun diyet türüdür. Beslenme önerilerimizi özetleyecek olursak;

  • Total yağ alımını, özellikle hayvansal yağ alımını kısıtlayın
  • Düşük glisemik indeksli besinler kullanın
  • Protein kaynağı olarak daha çok kurubaklagiller, yağlı tohumlar, balık ve kümes hayvanları kullanın
  • Trans yağ, doymuş yağ ve kolesterol alımına oldukça dikkat edin
  • Günlük 25 g tam tahıl kaynaklı çözünmez posa tüketin
  • Günde 3-5 porsiyon sebze, 2-4 porsiyon meyve tüketin 
  • Haftada 4 kere baklagil tüketin ve yine aynı şekilde yağlı tohumları tüketin
  • Günlük olarak tam tahıl ürünleri ve zeytin yağı tüketin
  • Süt ürünlerini az yağlı tüketin
  • Haftada en az 2 kere omega 3 içeriği yüksek balık tüketin
  • Mümkün olan en az şekilde fast food ve şekerli-beyaz unlu besinler tüketin
  • Kırmızı et tüketimi haftalık 300 g altında tüketin ve işlenmiş kırmızı et tüketmeyin
  • Şekerli ve asitli içecekler tüketmeyin
  • Tuz tüketiminizi azaltın

Kilo Kaybı

Karaciğer yağlanması tedavisinde önemli bir rol oynar.  Kilo verebilmek için, sağlıklı bir diyet uygulamak şart, düzenli egzersiz yapmak ise önemlidir.

Bel çevresinin erkeklerde 102, kadınlarda 88 cm’nin altına inmesini öneriyoruz. Prediyabet/insülin direnciniz varsa ve alkol kullanıyorsanız, trigliserit değeriniz yüksek, iyi kolesterol yani HDL değeriniz düşük, ürik asit ise yüksek ise mutlaka karaciğer kontrolünüzü yaptırmalısınız. Hastalarda kilo kaybı hızlı olmamalı, istikrarlı olmalıdır. Karaciğer yağlanması kilo kaybını zorlaştırabilir. Hedef haftada 400-500 gram kilo kaybı olmalıdır. Haftada 1,5 kg üzerinde kilo verimi sağlanmamalıdır.

Egzersiz

Egzersiz, karaciğer yağlanması tedavisinde önemli bir rol oynar. Kilo kaybına yardımcı olabilir ve karaciğerin yağları işleme yeteneğini artırabilir. Her gün en az 30 dakika orta şiddette aerobik egzersiz yapmak öneriyoruz.

Sporun düzenli yapılması önemlidir. Ne yazık ki Türk toplumunun spor yapma alışkanlığı yüksek seviyede değildir. Egzersizin ispatlanmış etkilerinin ortaya çıkabilmesi için günde en az 30-45 dk olmak üzere 3 ay boyunca ve her gün tempolu yürüyüş yapmak gerekir. Bunun haricinde aerobik egzersiz yapılacaksa kişinin sağlık durumuna göre haftanın en az 2 en fazla 5 günü yapılmasını öneriyoruz.

İlaçlar

Karaciğer yağlanması tedavisinde ilaçlar da kullanılabilir. NASH’da ilaç tedavisi daha çok eşlik eden sağlık sorunlarını (hipertansiyon, diyabet, hiperlipidemi) kontrol altına almak amacı ile uygulanır. Ancak ilaçların kullanımı, altta yatan nedenlere bağlı olarak değişebilir.

Cerrahi Müdahale

Cerrahi müdahale, karaciğer yağlanması tedavisinde son çare olarak kullanılabilir.  Halk arasında “mide küçültme ameliyatı” olarak tabir edilen yöntem kilo vermede başarılı olamayan morbid obez hastalarda (BKİ >40 kg/m2, kişide diyabet var ise >35kg/m2)  uygulanabilir. Kilo verimi ile beraber NASH hastasının değerlerinde düzelme sağladığı bildirilmektedir. Ancak hem hızlı kilo veriminin karaciğeri nasıl etkileyeceği ve uzun vadede sonuçların nasıl olacağına dair bilgilerimiz yeterli değildir. Hastaların en az %30’u 5 yıldan uzun sürede eski kilolarına geri dönmektedir. Cerrahi müdahale riskli bir işlem olduğundan, doktorlar genellikle diğer tedavi seçeneklerini önerir.

Karaciğer Yağlanmasında Besin Destekleri

Karaciğer yağlanması, ciddi sağlık sorunlarına neden olabilen bir durumdur. Ancak, erken teşhis ve tedavi ile bu durumun ilerlemesi önlenebilir. Belirtileriniz varsa veya karaciğer yağlanmasına sebep olacak alışkanlıklarınız ya da bağlantılı rahatsızlıklarınız varsa, öncelikle bir doktora danışmanız önemlidir.

Meşhur Enginar

Enginar, karaciğer sağlığına faydalı olduğu bilinen bir sebzedir. Enginarın normalde yemediğimiz sap yaprakları, karaciğer fonksiyonlarını iyileştirmeye yardımcı olan antioksidanlar ve flavonoidler içerir.  Ancak, enginarın tek başına karaciğer yağlanmasını tedavi ettiğine dair bir sonuç yoktur.

Araştırmalarda enginar özütünün alkole bağlı olmayan karaciğer yağlanması hastalığında karaciğer hasarını önlediğini/azalttığı araştırmalarda gözlenmiştir.

Deve Dikeni

Deve dikeni (milk thistle) bitkisi de enginar gibi, karaciğer sağlığı için faydalı olduğu bilinen bir bitkidir.  İçeriğindeki silimarin etken maddesi, en başlıca antioksidan özelliği ile karaciğer koruyucudur. Silimarinin karaciğer yağlanmasındaki güçlü antioksidan etkisi kanıtlanmıştır. Silimarin 40 yıla yakın bir süredir alkole bağlı karaciğer hastalıkları tedavisinde kullanılmaktadır. Deve dikeni, karaciğer hastalıklarının tedavisinde kullanılması ile ilgili çok sayıda araştırma yapılmış bir bitkidir. Ancak, yine enginardaki gibi silimarinin karaciğer yağlanmasını tek başına tedavi ettiğine dair kanıt elimizde yoktur.

Yeşil Çay

İlaçlar ve kimyasal bileşiklerin karaciğerimizde metabolize ediliyor bu nedenle karaciğer toksisitesi ile sıklıkla karşılaşabilmekteyiz. Kimyasal bileşikler dediğimizde sadece endüstriyel işlenmiş ürünlerin içindeki bileşikler değildir, bitkiler de kimyasal moleküllerden oluşur. Bazı bitkiler pirolizidin alkaloitleri taşırlar ve hepatotoksisite meydana getirebilirler.

Bilimsel yayınlarda yeşil çay tüketiminin hepatotoksisite meydana getirebildiği bildirilebilmiştir. Bu vakalarda, yeşil çayın kullanım amacı çoğunlukla kilo kaybıdır. Yeşil çayın karaciğere olan yan etkileri tüketim dozu, formu ve tüketim koşullarına bağlıdır. Demleme yeşil çayın, 1-2 bardak/gün tüketiminin karaciğer yönünden güvenli olabileceği tespit edilmiştir. Yeşil çay ekstrelerinde ise, preparatın türüne ve aktif bileşenlerin dozuna bağlı olarak tüketim miktarı ayarlaması değişmektedir. Yüksek konsantrasyonlarda yeşil çay ekstresi içeren bazı yeşil çay preparatlarının uzun süre kullanımının güvenilir olmadığı bildirilmiştir. Araştırmalara göre, yeşil çayın aç karnına, 2 aydan fazla ve yüksek dozda (3-4 fincan/gün üzerinde) tüketiminden kaçınılmalıdır. Yeşil çayın içecek olarak tüketimi, ekstre halinde tüketiminden daha iyi tolere edilir ve tercih edilmelidir. Karaciğer rahatsızlığı olan kişiler yeşil çayı dikkatli kullanmalıdır. Uygun doz ve miktardaki kullanımlarında karaciğer yağlanması tedavisinde de yararlanılabilir.

Glutatyon

Hücrelerimiz, oksidatif stresten antioksidan yardımıyla korunurlar.  Glutatyonun bu görevi yerine getiren önemli bir antioksidandır. Oksidatif hasar sonucu, glutatyon düzeyi azalır. Glutatyon karaciğer rahatsızlıklarında oldukça düşük düzeylere ulaşabilmektedir. Bu da karaciğer hücrelerini ve diğer dokuları oksidatif strese karşı daha savunmasız kılmaktadır. Aynı zamanda yapılan çalışmalarda kronik karaciğer hastalarında düşük glutatyon düzeyinin yanında demir, çinko, selenyum gibi minerallerin de düzeylerinin belirgin şekilde düştüğü saptanmıştır.

Glutatyon, karaciğer sağlığına faydalı olduğu bilinen bir antioksidandır. Yeterli seviyelerdeki glutatyon karaciğer yağlanmasına karşı koruyucu özellik gösterebilir. Yukarıda da söylediğim gibi glutatyon seviyeleri ve karaciğer yağlanması ters orantılıdır. Yani, glutatyon seviyeleri ne kadar düşük olursa, karaciğer yağlanması riski o kadar yüksektir. Ancak, glutatyonun tek başına karaciğer yağlanmasını tedavi ettiği ya da önlediğine dair kesin bir kanıt yoktur.

Glutatyon vücudumuzda üretilebilmektedir ancak üretim miktarı yaş ile ters orantılı ve beslenme şeklimizle de ilişkilidir. Sülfür içeren gıdalar ve C vitamini glutatyon sentezinde önem taşır. Sülfür, glutatyon sentezinde önemli bir mineraldir. Kaynakları ise balık, tavuk gibi hayvansal proteinler ve kış sebzeleri olarak gruplandırabileceğimiz brokoli, Brüksel lahanası, karnabahar, lahana, kereviz, turp, sarımsak, soğan, pırasa gibi bitkisel gıdalardır. C vitamini kaynakları ise bir çoğumuzun bildiği gibi mandalina, portakal, çilek, kivi, kırmızı biber, maydanoz, brokoli, ıspanak, gibi yeşil yapraklı sebzelerdir.

Son dönemlerde glutatyon serumları çok yaygınlaştı. Ancak damardan aldığınız glutatyonun yarı ömrü 20-30 dk’dır yani ömrü çok kısadır. Oysaki glutatyon ihtiyacımız devamlıdır. Bu da beslenmenin ne kadar önemli olduğunu bize bir kez daha göstermektedir.

Meyvelerde tüketilen porsiyon başına, portakal, kavun, çilek ve taze şeftali glutatyon içeriğinin en yüksek olduğu meyvelerdir ve elma, armut ve muz orta derecede yüksek glutatyon içerir.

Sebzelerde tüketilen porsiyon başına, avokado, kuşkonmaz, kabak, patates, bamya, karnabahar, brokoli ve çiğ domates en yüksek glutatyon içeriğine sahiptir. Ispanak, havuç, pancar da orta derecede yüksek glutatyon içeriğine sahiptir.

Yorum Yap