Polikistik Over
Polikistik Over

Polikistik over sendromu, üreme çağına gelmiş kadınlarda oluşan, metabolik başka hastalıkların da oluşmasına yol açan karmaşık bir hormonal dengesizliktir. Sağlıklı bir yumurtalıkta adet döngüsünde folikül dediğimiz yapılardan bir tanesi seçilerek olgun folikül haline gelir. Olgun folikül yumurtlama yoluyla yumurtalıktan atılır ve böylece adet dönemi gerçekleşir. Polikistik Over sendromunda ise bu foliküller su toplar gelişemez ve atılamaz. Yani polikist dememizin sebebi yumurtalıkta çok sayıda olgunlaşmamış folikül bulunmasındandır. Bu kişilerde kanda progesteron ve östrojen seviyelerinin düşüklüğü ve bunun yanında androjen hormonların yüksekliği söz konusudur. Daha çok 15-50 yaşındaki kadınlarda görülmektedir. Yaygın endokrin bir bozukluk olan polikistik over görülme oranı gün geçtikçe artmaktadır. Günümüzde görülme sıklığı %5-10’dur.

PCOS’un neden olduğu hala tam olarak bilinmemektedir. Genetik faktörler araştırıldığında net bir sonuç ortaya çıkmasa da PCOS teşhisi alan kişilerin anne-çocuk ya da kız kardeşinde de polikistik over görülme sıklığının yüksek olduğu saptanmıştır. Ayrıca obezitenin de bir takım hormonal problemler yaratarak PCOS’a neden olabileceği araştırılmaktadır.

Bu yazımda sizlere PCOS’un metabolizma üzerine etkilerini ve beslenme tedavisini anlatacağım. Bu yazımı okuduktan sonra sorularınız olursa mail/whatsapp/telefon yoluyla bize ulaşabilirsiniz.

Polikistik Over Belirtileri Nelerdir?

Aşağıda belirttiğim semptomların hepsi bir kişide görülmeyebilir çünkü PCOS’lu kişilerde semptomlar farklılık göstermektedir. Polikistik over sendromu tanısı konan hastalarda en sık başvuru oligomenore nedeniyle olduğu gözlemlenmiştir. Oligamenore; 2 adet arasındaki sürenin 35 günü geçmesidir.

  • Düzensiz adet döngüleri
  • Amenore(adet görememe)
  • Yüz ve vücutta kıllanma
  • Sivilcelenme
  • Saç dökülmesi
  • Hamile kalmada zorluk/infertilite, gebelik kayıpları
  • Adet görememe ya da düzensizliğine bağlı anksiyete ve depresyon dahil ruh hali değişiklikleri
  • Obezite
  • Uyku apnesi

Metabolik Problemler

Polikistik over sendromu hem endokrinolojik hem de metabolik bir hastalıktır bunun nedeni kişilerde yüksek oranda obezite, bozulmuş glukoz toleransı, hiperandrojenemi, dislipidemi, kan basıncı artışı izlenebilmesidir. Polikistik over sendromlu olup obezite, oligomenore, hiperandrojenizm ve infertilite tedavisi görenlerde jinekologlar tarafından yapılan ilk öneriler arasında diyet ve egzersiz bulunmaktadır.

PCOS kadınlarda obezite ve hafif şişmanlık görülme oranını artırmaktadır. Bu sendrom dünyada her 16 kadından birinde görülmektedir. PKOS’ta görülen hafif şişmanlık ve obezite prevalansı %40-60 arasında değişmektedir. PKOS hastalarında kilo kontrolü, yandaş hastalıkların riskini ve belirtilerini azaltmada çok önemlidir. Kilo artışı sıklıkla oligomenorenin başlaması ve erkeklik hormonlarının artışı ile görülmektedir. Görülen obezite türü ise genellikle abdominal obezite yani elma tipi şişmanlıktır.

PCOS, uzun dönemde tip 2 diyabet, kardiyolojik rahatsızlıklar, psikososyal sorunlar, ve rahim kanseri açısından risk oluşturmaktadır. PKOS’u olan hastaların %15’inde tanı konulduğu aşamasında glukoz toleransı normalken, 5-7 yıl sonra insülin direnci veya diyabet görülmektedir. Kontrollerde, PKOS’lu tüm kadınlarda BKİ, bel çevresi, tansiyon, serum lipit ve glukoz seviyelerinin ölçülmesi atlanmamalıdır.

Polikistik over sendromu hastalarının yaklaşık %50’sinde metabolik sendrom oluşmaktadır. Metabolik sendrom; insülin direnci, hipertansiyon, hiperlipidemi ve inflamasyon artışıyla ilişkilidir. PCOS’ta insülin direnci görülmesi %50-75 aralığındadır. Aynı zamanda bu kişilerde diyabet başlangıç yaşı sağlıklı bireylere göre 10 yaş daha erkendir. PCOS’lu bireylerde sağlıklı kişilere göre tip 2 diyabet görülme oranı 2 kat daha fazla ve BKİ değeri 30 kg/m2 üzerine çıktığında bu oran 10 kat artmaktadır.

Amerikan Üreme Tıbbı Derneği kılavuzlarına göre, polikistik over ilk basamak tedavisi; diyet ve egzersiz düzenlemesiyle yaşam tarzı müdahalesidir.

PCOS metabolik hastalıklarla ilişkili olduğundan dolayı hastalığın tedavisi sağlıklı bir yaşam için önem taşımaktadır. Polikistik over sendromu olan kadınlarda ilaç tedavisine ek olarak beslenme alışkanlıkları ile yaşam tarzı değişikliğine gidilmemesi ve vücut yağ kütlesindeki fazlalığın azaltılmaması sonucunda, hastalığın bu saydığımız komplikasyonlarının uzun süreli şekilde önlenemediğini biliyoruz. Ancak polikistik over sendromunun tipik semptomları sağlıklı bir beslenme programı ile düzeldiğini biliyoruz.

Polikistik Over ve Obezite

Polikistik over hastalarında obezite sık karşılaşılan ancak kural olmayan bir sonuçtur.  PKOS’lu kadınların %40-60’ı hafif şişman veya şişmandır ancak insülin direnci PKOS’lu kadınlarda beden kütle indeksi ile ilişkili değildir. PKOS’un neden olduğu insülin direnci de kilo artışına neden olmaktadır. Aynı zamanda polikistik over hastalarında obezite/kilo sorunu arttıkça adet görme sorunu artmaktadır. Buna bağlı olarak da kilo vermek zorlaşmaktadır. PKOS’lu obez kadınlarda kıllanma %15 oranında daha fazla ve adet görememe daha sık gözlemlenmektedir. Yapılan çalışmalarda; PKOS tanısı konulmuş normal kilolu kadınlara göre obez PKOS’lu kadınlarda kısırlık oranı %40 yüksektir. PKOS’lu obez kadınların %88’inde düzenli adet döngüsü olmamaktadır ve adet düzensizliği görülmektedir. PKOS hastası obez kadınlarda kilo kaybıyla birlikte büyük oranda insülin düzeyinin düzeldiği ve buna bağlı olarak gelişen bir takım etkilerden dolayı adet görmenin gerçekleştiği gözlemlenmiştir.

Çalışmalar gösteriyor ki 6 ay içinde vücut ağırlığında %5 azalmanın insülin direncinin düşmesine ve kan lipit düzeylerinde iyileşmesine, yumurta oluşumunun yeniden başlamasına çok önemli katkısı vardır. Yaşanan %7,5 ağırlık kaybı, iyi kolesterol(HDL) düzeyinde %10 artış ve insülin direncinde iyileşmeler ile sonuçlanmıştır. Ancak kilo verme dediğimizde akla çok düşük kalorili hızlı kilo verme yolları gelebilir. Hızlı bir şekilde kilo vermek üreme sistemi için tehlike oluşturabilir.

Özetleyecek olursak yumurtlamanın gerçekleşmediği PKOS’lu ve obez kadınlarda, yaşanan %2-5 arasındaki kilo kaybı, yumurtlamanın başlamasında ve insülin duyarlılığının artmasında yeterlidir.  Orta  düzeydeki vücut ağırlık kaybının (%5-10) yumurtlama ve menstrual işlevleri düzelttiği, hiperandrojenizmi, kalp damar hastalığı ve tip 2 diyabet gelişme riskini azalttığı bildirilmektedir.  Ayrıca gebelik diyabetinin ve düşük riskinin azaldığı da çalışmalarda ifade edilmektedir. İleri yaşlarda gelişebilecek tip 2 diyabet, pıhtı atması ve kardiyovasküler hastalıklar gibi sorunların da gerçekleşme olasılığını da düşürmektedir.

Diyet Tedavisi

Polikistik over sendromu tıbbi beslenme tedavisinde düşük kalorili, şeker ve rafine edilmiş karbonhidrat alımı sınırlı, düşük glisemik indeksli besinlerden oluşan, doymuş yağ ve trans yağ içeriği düşük aynı zamanda D vitamini, krom ve omega-3 yağ asitlerinden zengin bir beslenme modeli öneriyoruz. PKOS’lu bireylerde günlük alınan enerjinin %55’inin karbonhidrat, %15’inin proteinden sağlanması, yağdan gelen enerjinin ise %30 ile sınırlandırılması uygundur. Aynı zamanda düzenli fiziksel aktivite (150 dk/hafta) yapılması önerilmektedir. Tüm bunları göz önünde bulundurduğumuzda, tedavide kilo kontrolü sağlanması için beslenme programının çok özenli oluşturulması gerekmektedir.

Glisemik İndeks

Bir besinin kan şekeri üzerindeki etki hızına verdiğimiz isimdir. Besinlerin 0 ve 100 arasında değerleri vardır. Buna göre glisemik indeksi düşük(55>), orta(55-70) ve yüksek(>70) şekilde besinleri gruplandırabiliriz. Yeşil yapraklı sebzeler, armut, nohut, bulgur, elma, erik, çiğ kuruyemiş gibi besinler düşük glisemik indekslidir.  Spagetti, kuskus, patates, beyaz un, bezelye, incir, kavun gibi besinler ise yüksek glisemik indekslidir. Polikistik over diyet tedavisinin temelini, glisemik indeksi(Gİ) yüksek karbonhidratların azaltılarak, Gİ düşük karbonhidratların arttırılması oluşturmaktadır. Özellikle hem obezite hem PCOS olan bireyler enerjinin %40’ını Gİ düşük karbonhidratlardan karşılayacak şekilde beslenmelidirler. Gİ düşük besin kullanmak, insülin direncini de azaltacak, tokluk hissini de arttıracaktır.

Lif

Besinlerin sindirilemeyen kısımlarına lif/posa diyoruz. Sindirilemeseler de yararları çok fazladır. Diğer besinlerin sindirim ve emilimlerine yardım ederler, doygunluk hissi için önemlidirler ve bağırsak sağlığının parçasıdırlar. Kalp damar sağlığı açısından da çok önemlidirler. Kan şekeri düzeyinde çok önemli iyileştirici etkileri vardır. Rafine edilmemiş tahıl ürünleri, kabuklu meyveler, keten tohumu, yağlı tohumlar, yulaf, çoğu sebze lifi bol besinler arasındadır.

Doymuş Yağ

Genel olarak hayvansal gıdalarda bulunan bir yağ türüdür. Oda sıcaklığında katı formdadırlar. Tereyağ, süt ve ürünleri, kümes hayvanı derisi, kırmızı et, kuyruk yağı kaynaklarıdır. Hindistan cevizi ve palm yağı gibi bitkisel yağlar da büyük oranda doymuş yağ içerir. Şu anki araştırmalar diyetin doymuş yağ içeriğinin toplam kalorinin %10’unu geçmemesi gerektiğini gösteriyor.

Trans Yağ

Bitkisel yağlardan kolesterol içermeyen katı yağ elde etmek adına yapılan hidrojenlenmiş margarinler %15-40 oranında trans yağ içerir. Sağlığa hiç bir faydası yoktur ve tüketilmesi gerekmez. Ancak gıda sektöründe kullanımı yaygındır. Yönetmeliğe göre bir üründe %1’in altında trans yağ içeriği önemsenmeyerek ‘trans yağ yoktur’ ibaresi yazılabilir. Yani işlenmiş besin tüketiminize oldukça dikkat etmelisiniz. Günlük aldığınız enerjinin trans yağlardan gelen kısmı %2’nin üzerinde olması infertilite riskini arttırıyor bu yüzden trans yağ içeren besinlere dikkat edilmelidir.

D Vitamini

D vitamini yağda depolanabildiği için bilinçsiz kullanımı toksisite yaratabilir. Bundan dolayı D vitamini eksikliği kan tahlili ile ölçülmelidir. Eğer eksikliği varsa destek ürün kullanılmalıdır. Eksiklik yaratabilecek durumlar araştırılmalı ve düzeltilmelidir. Düzenli açık hava egzersizleri, balık, süt ve peynir tüketmeniz D vitamini öncülünü almanız açısından önemlidir.

Krom

Krom, karbonhidrat ve lipid metabolizması için gerekli bir besin ögesidir. Yetersizliğinde yükselen kan glikozu, insülin, trigliseridler ve kolesterol(HDL) seviyenizde düşme gözlemlenebilir. Krom birçok besinde bulunan bir mineral ancak hepsinde çok düşük miktarlarda bulunur. Et, tam tahıllı ürünler ve bazı meyve, yeşil yapraklı sebzeler krom içeren besinlerdir. Glisemik indeksi yüksek olan besinlerde bu mineral çok daha düşük miktarda bulunur.

Omega 3

Omega-3 yağ asitleri, polikistik over ile ilişkili komplikasyonları gidermede umut verici bir ajandır. Diyetteki çoklu doymamış yağ asitlerinin artması insülin hassasiyetini arttırmaktadır.  Glisemik kontrol haricinde hormonal denge, anti-obezite ve anti-inflamatuvar etkileri omega-3 yağ asitlerinin PKOS’lu kadınlar üzerinde faydalı etkileridir.

Beslenme tedavisi,  egzersiz ve kilo kaybıyla komplikasyonların hafiflemesi öngörüyoruz ancak bu bireyler uyguladıkları diyetlerle ilgili çok fazla metabolik engele takılmaktadırlar ve bu da tedavinin etkisini azaltmaktadır.

Bu bilgiler ışığında tıbbi diyet tedavisi yaklaşımı olarak; düşük kalorili, şeker ve rafine karbonhidrat alımı sınırlandırılmış, düşük Gİ besinlerden oluşan, doymuş yağ ve trans yağ içeriği azaltılmış, D vitamini, krom ve omega-3 yağ asitlerinden zengin bir diyet öneriyoruz. Bununla beraber, PKOS’ta kilo verme ve mevcut ağırlığın korunması zorlaşmaktadır. Polikistik over sendromlu bireylerin yeme alışkanlıkları ve yaşam kalitesinin incelendiğinde, bireylerin ideal vücut ağırlığına ulaşmak için diyet yaptığı ya da sağlıklı beslendiği; ancak lezzetli yiyecekler karşısında aşırı yeme eğiliminde oldukları, stres, kaygı ve açlığa karşı hassas oldukları saptanmıştır.

Neleri Tüketmelisiniz?

Lif içeriği yüksek besinler: Mevsimine uygun tüm sebzeleri tüketebilirsiniz. Sadece patates, bezelye gibi nişasta içeriği ve glisemik indeksi yüksek sebzeli daha az sıklıkta tüketmelisiniz. Nohut, mercimek gibi baklagiller yemek ve salataları yapılarak; çilek, armut, ananas gibi glisemik indeksi düşük meyveleri tüketilebilirsiniz. Lifli besinler kan şekerinizdeki değişimin ani olmasını engeller ve insülin direncini düşürmenizde yardımcı olur.

Zengin protein kaynakları: Yumurta, tavuk, kırmızı et ve balık çeşitleri proteinden zengin besinlerdir. Protein açısından zengin olan besinlerin sindirim süreleri karbonhidrat kaynağı besinlere göre daha uzundur. Bu yüzden tokluk hissi ve dengeli bir kan şekeri sağlar. Kilo verme döneminde veya insülin direncinizin yükseldiği dönemde protein tüketiminizi arttırabilirsiniz ama bunun haricinde proteini fazla tüketmeniz kalp damar hastalıkları yönünden risk teşkil edebilir. Bu durumda haftada 2-3 balık(750 g) tüketmeniz, her gün 1 yumurta tüketmeniz, haftada 2-3 kere bitkisel protein kaynağı olarak baklagilleri tüketmeniz ve 2 haftada 1 ya da haftada 1 kırmızı et tüketmeniz(100-150 g) yeterli olacaktır.

Anti-inflamatuar besinler: Polikistik over sendromunda kistlerden devamlı olarak bir takım kimyasal stres faktörleri salgılanmaktadır. Bu durumda  anti-inflamatuar etkili olan besinleri kullanmanız oldukça önem kazanıyor. Zerdeçal, sumak, pul biber, biberiye gibi baharatların anti inflamatuar etkisi yüksektir. Mor ve kırmızı besinler, soğan, yağlı balıklar, soğuk sıkım zeytinyağı da bu besinlere örnektir.

Yağlı tohumlar: Çiğ olarak tüketilen ceviz, badem ve fındık gibi kuruyemişler omega-3 kaynağıdır. Aynı zamanda bol liflidir. Kalp damar sağlığı açısından faydalı, tokluk süresini uzatıcı ve anti-inflamatuardırlar.

Hangi Besinlerden Uzak Durmalısınız?

Rafine karbonhidratlar: Rafine karbonhidrat yani basit şeker kaynağı olan besinleri mümkün olduğunca az tüketmelisiniz. Bu besinlere örnek verecek olursak; beyaz ekmek ve bu undan yapılmış ürünler, pirinç pilavı, patates, yüksek şekerli ürünler örnek verilebilir.

Şekerli atıştırmalıklar ve içecekler: Hazır ya da taze sıkılmış meyve suları ve asitli içecekler ve rafine şeker içeren besin tüketiminizi oldukça azaltmalısınız. Bu besinler lif içermediği için kan şekerinde dengesizlikler yaratacaktır.

İşlenmiş gıdalar: İşlenmiş gıdaların çoğunun içerisinde fazlaca sağlığınıza katkı sağlamayacak maddeler bulundurur. Etiket okuma bilginizin yüksek olması size bu konuda çok katkı sağlayacaktır. Örneğin trans yağ bölümünde verdiğim ayrıntı gibi…Aynı zamanda salam, sosis, sucuk gibi işlem görmüş et çeşitlerini tüketmemelisiniz.

Bunlar haricinde; margarin tüketmemeli, mayonez ve krema gibi besinlerin tüketimi minimuma indirmelisiniz. Sodyum içeriği yüksek konserve besin tüketimine dikkat etmelisiniz.

Polikistik Over Tedavisinde Diğer Yapıtaşları

Polikistik over sendromlu kadınlarda her gün 30’ar dakika orta şiddetli egzersiz vücut ağırlık yönetiminde önemlidir.  Ayrıca metabolik döngüyü kırmak için diyetin bireysel olması gerekir. Diyetisyen takibinin sağlanması, sosyal çevresinin desteğinin alınması önemlidir. Genel olarak stres, kan glukozunu yükseltmekte ve yüksek düzeyde seyreden kortizol, insülin direncini arttırmaktadır. Bu yüzden stres yönetimi tedavinin büyük taşlarından biridir.

PKOS ve obezite vücutta kısır bir döngü halindedir yani kilo kaybı sağlanmadığı sürece endokrin bozukluklar ilerleyerek devam etmektedir. Bununla birlikte endokrin bozukluklar vücut ağırlığı kaybına karşı da direnç oluşturmaktadır. Diyet tedavisinde öncelik sağlıklı beslenme alışkanlıkları ve yaşam tarzı değişiklikleriyle kilo kaybedilmesidir. Diyetin rafine karbonhidrat, doymuş yağ, trans yağ ve Gİ değeri düşük, lif, tekli ve çoklu doymamış yağ asidi içeriği yüksek olmalıdır.  Besin çeşitliliğine dikkat edilmesi ve iyi eşleştirme yapılması kan glikozunun düzenlenmesi bakımından önemlidir. Karmaşık bir hastalık olan polikistik over sendromunun tedavisinden en iyi başarıyı alabilmeniz için  “beslenme davranış değişikliği, medikal tedavi ve egzersiz tedavisi ” üzerine bir program jinekolog, endokrinolog, diyetisyen, fizyoterapist ve psikolog gibi meslek gruplarından oluşan multidisipliner bir ekip tarafından uygulanmalıdır.

Yorum Yap